Bülent Buda: Çok sevinçli ve mutluyuz. Peki neden? Çünkü biz İzmirliyiz. Hepimiz Göztepeliyiz. Bir günlüğüne bile olsa vazgeçelim takıntılardan. Tek şampiyonumuzun sevincini yaşayalım. Bir bardak suyu yudum yudum içercesine. Ne güzel bir kutlamaydı. Eski tüfekleriz biz. İzledikçe sevinci ve hüznü birlikte soludum. Yitirdiklerimizin özlemiyle!
Unutmamak, anımsamak. Sevinç ile acı karışımı duygular. Koca kaptan Gürsel Aksel, İngiliz Nevzat, büyük kaleci Ali Artuner, Bombacı Halil, Buldozer Fevzi, Ertan, Nihat içimizdeki acısı hala soğumayan Papi Mehmet, dünya güzeli Çağlayan Derebaşı, kaleci Nevzat, Hüseyin, Ali İhsan, Kamil, Ceyhan, Cenap ve bu güzelliklerin yaratıcısı muhteşem adam Adnan Süvari…
Ve sürüyor; Sabahattin Süvari, Zeki Çırpıcı, Ahmet Sevil, Ahmet Cücen, Muhittin Ekiz… Epey yaş aldım. Spontene, çala kalem yazıyorum. Yazdıkça özlüyorum. Duygularım, acemi elde patlatılmış şampanya gibi köpükleniyor. Böylesine kutlu bir günü yaşıyor olmak yaşamdan kazanılmış bir armağan gibi bana. Hüzün ile sevincin karışımına ne denir! Farklı duyguları bir arada duyumsayabilmek. Yaşlı bir adam olarak oturmuş elinde tükenmez kalemi, önünde kareli bir defteri. Karşısında TV… Ekrandan taşan coşkuyu, sevinci, duyguları yaşıyor, paylaşıyor ve anımsıyorum. 60 yılı aşan bir sürecin kahramanlarını, savaşçılarını hüzünle, özlemle…
Gürsel Aksel 41, Ali Artuner 57, Adnan Süvari’yi 66 yaşında yitirmişiz. Onlar ile yoldaşları büyük zaferlerin ardından böylesine görkemli, coşkulu kutlamaları soluyamadan yitip gittiler. ‘‘Tırtılın yolun sonu dediğine usta kelebek dermiş…” Muhteşem akşamın kahramanları bir bir o görkemli platformu adımlarken her birinin kendine özgü dans ediş figürleri. ‘‘Şans, hazırlıkla fırsatın karşılaştığı köşe başıdır.’’ Göz göz köşe başında!!!
Fatih Tanfer: – Göztepe, ligin son maçında Bodrumspor karşısında hem turunu attı hem de taraftarını mutlu etti. Sevgi, heyecan ve coşkuyu yakından görmenizi isterdim. Tek kelimeyle harikaydı.
– Futbolcular, teknik ekip, desteğini hiç esirgemeyen tribünlerdeki müthiş taraftar görevini en iyi şekilde yaptı. Sonuç olarak Göztepe hak ettiği Süper Lig’e çıktı.
– Beni en çok etkileyen ise başkan Rasmus Ankersen’in katılımıyla eski kulüp başkanı Mehmet Sepil’e onursal başkanlık unvanı verilmesi nedeniyle düzenlenen törendi. Ankersen, Sepil’e üzerinde Mehmet Sepil’in isminin olduğu ve “onursal başkan” yazılı Göztepe forması hediye etti. Büyük vefa örneğiydi.
– Yıllar önce gazetemizde ”Mehmet Sepil’i anlamak gerekir” başlığıyla bir yazı kaleme almıştım. Spor müdürüm Mehmet Demirtaş kardeşimle, Mehmet Sepil’in Göztepe’ye kazandırdıklarını anlatmıştım. Peki ya ne demişti o yıllarda Mehmet Sepil?
”Benim param var, onu Göztepe’ye veriyorum. Ancak kendimi Göztepe’nin üzerinde görmüyorum. Amacım ayakları üstünde duran bir Göztepe yaratmak. Bu işler ancak denk bütçeyle olur.”
– Bende Sokrates’in çok güzel sözü olan, ”Akıl insanın ayırıcı vasfıdır. Mehmet Sepil, aklını, düşüncelerini Göztepe’ye veriyor. Göztepe Sepil gibi bir başkanı olduğu için gurur duymalıdır.’’ ifadeleriyle yazımı sonlandırmıştım. Aradan yıllar geçti. Göztepe’yi yabancı yatırımcı aldı. Mehmet Sepil ise her doğru organizasyonun içerisinde bulundu. Sorun yaratıcı değil, çözüm odaklı bir lider oldu.
– Göztepe, 11. haftada evinde Kocaelispor’a mağlup oldu. 12. haftada Erzurum deplasmanından 3-2 mağlup döndü. Hayal kırıklığı üst seviyeye çıktığı anda yönetim doğru teşhisi koyup göreve teknik direktör Stoilov’u getirdi. En önemlisi takım içi birlik beraberlik sağlandı. Her kafadan bir ses çıkmadı. Herkes Göztepe’nin başarısı için kenetlendi.
– Kısacası Göztepe, başarı için cesaretli ve cesur adımlar atarak hak ettiği Süper Lig’e ulaştı. Bu bir tesadüf değil. Bence Mehmet Sepil’in yaktığı bir kıvılcım ile Rasmus Ankersen ve ekibi Göztepe’yi daha güzel günlere taşıyacak.
Mehmet Demirtaş: Göztepe, adını bir kez daha Türk futbol tarihine altın harflerle yazdırdı ve 100. yılını Süper Lig’de kutlama şansını elde etti.
Göztepe’nin yönetiminde gerçekleşen radikal değişimler, kulübün bu başarı yolculuğunda önemli bir dönüm noktası. Rasmus Ankersen’in başkanlığında geçiş süreci yaşayan Göz Göz, önemli adımlar atarak Süper Lig’e geri döndü.
Stanimir Stoilov’un liderliğinde oynanan hücum futbolu, takımı zirve yarışına ortak etti ve nihayetinde Süper Lig’e taşıdı. Başarının baş mimarı olan Stoilov, bir teknik adamın bir takıma nasıl dokunabileceğini herkese gösterdi.
Hayatımızın akışı içinde birçok insan, olay ve nesneyle karşılaşırız. Ancak bazen bu karşılaşmaların bize bıraktığı izleri fark etmeyiz. Sigmund Freud diyor ki; “İnsan, karşılaştığı kişilerin kalıntısıdır.” Hayatın akışı içinde bir yerlerde bir şekilde, hayatımıza girip çıkan herkesin bir izi kalır. Bu, bazen iyi bazen kötü bir izdir ama kalıcıdır. Kişilik, bu izlerin içinden kendimizi nasıl inşa ettiğimizdir.
Göztepe’de de iz bırakanlar arasında sevgili Mehmet Sepil var. Sepil, Göztepe’nin bugünkü konuma gelmesi için büyük mücadele vermiş ve bu başarıya katkı sağlamıştır.
Erdemli olmak bireysel bir çabanın ve eylemin sonucu değildir. Bireyler başkalarıyla ortak kavramsal bir dünyayı paylaşıp başkalarının yaşamlarına anlam katabildiklerinde ancak erdemli hareket etmiş olurlar. Kısaca Mehmet Sepil onursal başkanlık unvanını sonuna kadar hak etmiştir.
Ve tabii ki muhteşem Göztepe taraftarı… Onların tutkusu ve coşkusu, elde edilen başarının önemli bir parçası. İsyan Marşı ve Med Cezir ile tüylerimizi diken diken eden bu harika tribünler, Süper Lig’e büyük bir renk katacak.
Avrupa’da yarı final oynayan ilk Türk takımı olan Göztepe, yeni bir maceraya başlıyor. Mazisi, olağanüstü taraftarı, stadı ve yönetim yapısıyla Süper Lig’i hak eden Göztepe, artık ait olduğu yerde. Artık yeni hedef Avrupa Kupaları’na geri dönmek. Göztepe, Türk futboluna ve İzmir’e getirdiği heyecanla, gelecekte de başarılarıyla adından söz ettirmeye devam edecek.