İsrail’in Gazze’ye yönelik bombardımanı devam ederken, diğer taraftan bir kara operasyonu için de hazırlıkların tamamlandığına dair haberler sıkça İsrail basınında yer alıyor. İsrail’in kara harekâtına başlayıp başlamayacağının aynı sıra, İsrail–Hizbullah çatışmalarının sınırlı düzeyden çıkıp geniş çaplı bir savaşa dönüşüp dönüşmeyeceği de Arap dünyasında merakla izleniyor.
Savaşın gidişatında son günlerde en çok tartışılan konulardan biri de İsrail’in Gazze’nin kuzeyini boşaltıp Gazzelileri güneye doğru sürmesi ve bunun, Gazzelilerin Mısır’ın Sina yarımadasında sürülmesi planını tekrar gündeme gelmesi oldu. Bütün Arap ülkelerinden Filistinlilerin vatanlarından bir daha sürülmesine izin verilmeyeceğine dair açıklamalar gelirken, önde gelen gazetelerde bunun Gazze’yle sınırlı kalmayacağı ve sıranın Batı Şeria’ya geleceği şeklinde yazılar yer aldı.
ABD ve Avrupa’nın İsrail’e verdiği sınırsız destek ve geçtiğimiz hafta İsrail’e yapılan üst düzey ziyaretler de geçtiğimiz hafta Arap gazetelerinde en fazla işlenen konulardan biri oldu. Gazetelerde ‘medeni dünyanın Gazze’de çöktüğüne’ dair birçok yorum yapıldı.
‘Önce Gazze, daha sonra Batı Şeria’
“İşgalci devlet (İsrail), özellikle mevcut faşist iktidarı döneminde, Filistinlilerden kısmen veya tamamen kurtulmak istemektedir. Bununla beraber vatandaşlık yasasını hayata geçirmek istiyor. Bu da bu oluşumun sadece Yahudilerin vatanı olduğuna dayanan İsrail vatandaşlık yasasıdır. Dolayısıyla bu ülkede İster Müslüman olsun (Dürziler dâhil) isterse de Hristiyan olsun Araplara yer olmayacaktır.
Sürekli dile getiriyoruz, Filistinlilerin Sina Yarımadası’na sürülmesi ve burayı Gazzeliler için yeni bir vatan haline getirme planı, Batı Şeria’daki Filistin halkının da Ürdün’e sürülmesinin bir ön adımı niteliğindedir. Etnik temizliğe dayalı bu plan için de gerekli olan Amerikan ve Batı desteği de hazırdır.
Gazze Şeridi’nin evlatları kendilerini Sina Yarımadası’na sürme planına tümden karşı koyacak ve bir daha mülteci kamplarına dönmeyecektir. Bunu Mısır kabul etse dahi, ki bu da imkânsızdır… Zira Mısır, 1967 yılında Gazze şeridi İsrail tarafından işgal edildiğinde, bu yükten kurtulduğuna hala dua ediyor. Bir daha da oraya dönmeyi düşünmüyor. Dolayısıyla Gazze’den iki milyon insanı kabul edeceğini söylemek saflık olur. (Abdulbari Atvan / Rai Al Youm gazetesi başyazarı)
‘Sina’ya sürgün planı uygulanabilir değil’
“Gazze’deki krizin gelinen noktada yol açtığı en tehlikeli sorun, yaklaşık bir milyon insanın Gazze Şeridi’nin kuzeyinden güneyine, belki de buradan da Mısır’ın Sina Yarımadası’na doğru yer değiştirmeye zorlanmasıdır. Bu da 1967’den bu yana Filistinlilerin yaşadığı vatanlarından sürülmelerin en büyüğü olacaktır. Peki Gazze halkının yaklaşık üçte birinin Mısır’a sürülmesi gerçekleşmesi mümkün bir şey mi?
Filistinlilerin kuzeyden güneye doğru sürülmesi İsrail için Hamas’la olan savaşının bir parçası. Daha sonra bunu sınırlarını koruyacak şekilde bir tampon bölge oluşturulması takip edecek. Ancak bir milyon Gazzelinin Mısır’a doğru sürülmesi bütün bölge ülkelerini de ilgilendiren bir durum. Peki, bu gerçekçi ve uygulanabilir bir plan mı? Bunun birçok nedenden ötürü şu an için uygulanabilmesi pek mümkün değil. Öncelikle Mısır bunu tamamen reddediyor ve Mısır Amerika Birleşik Devletleri için önemli bir müttefik. İsrail’in kendisi de Mısır’la olan diplomatik ilişkilerinden kolay kolay vazgeçemeyecektir. Dolayısıyla bu planın uygulanması Mısır’ın kabul etmemesi halinde mümkün değildir.” (Abdurrahman Reşid / Suudi Şark’ul Evsat Gazetesi)
‘Hamas’ın yenilmesi çözüm getirmeyecek’
“Hamas’ın yenilgiye uğratılması halinde Filistinliler ve İsrail arasında müzakerelerin tekrar başlayacağı ve iki devletli çözümün önünün açılacağını düşüneneler yanılıyor; bazı Filistinliler de bu şekilde düşünüyor. Üstelik ABD de bunu pazarlamaya çalışıyor. Ancak ABD iki devletli çözüm söylemiyle göz boyamakla beraber İsrail’e Filistin davasını tasfiye etmekle ilgili hedeflerini gerçekleştirmek için gerekli zamanı da kazandırıyor.
Hamas’ın yenilmesi demek – ki bu şu an için uzak bir ihtimal – İsrail savaşı kazanan taraf olarak Batı Şeria’ya yönelecek ve oraları Yahudileştirme ve sınırlarını genişletme politikasına devam edecek. İsrail tekrar müzakerelere başlamayacak. Zira başlasa dahi, bu, müzakerelere iki devletli çözüm için değil, aksine Batı Şeria’da kendi koşullarını dayatmak için kendisine gereken süreyi kabul ettirmek için olacak.
Daha önce gerek Şamir, gerek Netenyahu gerekse de diğer başbakanlar döneminden kalma tecrübelerimiz var. Görüşmeler sadece zaman kaybettirmek ve sınırları genişletme, yeni yerleşimler açma ve Filistinlilerin köy ve beldelerini birbirinden ayıracak şekilde yeni yerleşimcileri getirmekten başka bir şeyle sonuçlanmadı.” (Filistin El Kuds Gazetesi / Başyazı)
‘Uluslararası insancıl hukuka ilişkin bütün iddialara boşa düştü’
“7 Ekim’de Aksa Tufanı operasyonundan sonra ortalığı ‘Hamas’ın vahşeti’ söylemiyle ortalığı velveleye verenler ve Hamas’ın sivilleri katlettiği şeklinde gürültü koparıp savaşın bu kez medeniyet ve barbarlık arasında olduğunu söyleyenler, her gün kadınlar ve çocuklar hakkında yapılan katliamlar karşısında tamamen dillerini yuttu. Sadece en büyükleri Biden, El Ehli Hastanesi katliamından kısa süre sonra işgal edilmiş Filistin topraklarını (İsrail) ziyaret etmekte ve İsrail ile dayanışmasını göstermekte tereddüt etmedi.
El Ehli Baptist Hastanesi’nde medeniyet, insan hakları, demokrasi ve uluslararası insancıl hukuka ilişkin bütün iddialar boşa düştü. Nazizm, bu sefer Batılı Haçlıların geniş desteğiyle ve Siyonist varlık şeklinde nefret dolu, korkunç yüzünü göstermek için geri döndü. Hem de tarihte benzeri görülmemiş bir Arap ve İslam duyarsızlığından faydalanarak… Ancak tek tesellimiz, Gazzelilerin 7 Ekim’den bu yana yaşadıkları tüm bu dehşetin, onları neo-Nazizme teslim olmaya ve topraklarını terk etmeye sevk etmeyeceğidir. Hepsi ölüm pahasına bile olsa direnmekte de ısrarcılar.” (Hüseyin Lakr’a / Cezayir El Şuruk Gazetesi)
‘ABD’ye yeni fırsat’
“İsrail’in Gazze’de Hamas’a karşı yürüttüğü yeni savaş, 2024 yılında yapılacak ABD seçimlerinde müthiş kazanımlar elde etmek için Joe Biden yönetimine önemli fırsatlar sundu. Biden’ın İsrail’e verdiği destekle yükselteceği terörle mücadeleyi sürdürme sloganının, Ukrayna’daki başarısızlıklarının üstünü kapatacağına şüphe yok. Amerikan yönetiminin şer eksenine karşı savaşlarındaki başarılarını sergileyebilmek için Biden yönetiminin ilk başkanlık dönemini Ortadoğu’daki en yakın müttefikiyle başarıyla atlatması gerekiyor.
Amerikalıların Ortadoğu’da yeni bir savaşa girme konusunda iştahları çok açık. Bu, Ukrayna’daki savaştan vazgeçildiğini duyurmaya gerek kalmadan yeni bir sayfa açabilecek tek çözüm. Zira Ukrayna’nın Amerikan dış politikasında öncelikler merdiveninde gerilere düşmesi için yeni öncelikler yaratan bu durum yeterli. ABD’nin “Ortadoğu’yu IŞİD’den kurtarmak” gibi bir başlıkla savaşa müdahil olması için de Lübnan Hizbullah’ının İsrail ve Hamas arasındaki savaşa müdahil olması yeterli bir gerekçe olacaktır. Çünkü İran’ın, savaşın çemberinin Hizbullah üzerinden genişletmeye kalkması durumunda Amerikan’ın İsrail’in lehine savaşa doğrudan girmesi kaçınılmazdır.” (Fazıl El Munasafa / Londra merkezli El Arab Gazetesi)
‘Lübnan yine iki arada bir derede’
“İran ve Hizbullah bir kez daha Lübnan’ın yakın geleceğinin kaderini kendi ellerinde tutuyor. İsrail ile savaşa girilip girilmeyeceğine ya da sadece belli çatışmalarla ve gerginliklerle mi sınırlı kalacağına karar verecek olan dinamik ikisi. Lübnanlılar bunun ışığında olayların nereye doğru evrileceğini bekliyor. Ancak bu bekleyiş külfetli bir bekleyiş olacak. Çünkü İsrail’le müttefik olan Batılı güçler, Lübnan’ın savaşa girmesini engellemekte ısrarcı. Bu, onların Lübnan ve halkını çok sevmelerinden ileri gelmiyor tabii. Bu, İsrail’in güvenliği ve bölgeye yönelik masada duran senaryo için.
Birçok batılı heyet Lübnan’a gelip bir mesaj verdi; mesajın içeriği şuydu: ‘Sakın ola ki savaşa dâhil olmaya kalkmayın.’ Ancak Lübnanlı makamlardan aldıkları resmi cevap; ‘Hizbullah’tan istediğinizi Lübnan devleti karşılayamaz’ şeklindeydi. Mesaj aslında Hizbullah ve İran’a yönelikti. Batı, Hizbullah’ın savaşa girmeyeceğine dair cevabı duyana kadar birçok alanda Lübnan’a baskı uygulayacağı şeklinde bir mesaj veriyor.” (Toni Khuri / Lübnan El Nashra Gazetesi)